Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

OCAK 2026



Varlık Online Satış
Çizgiyorum – Melike Kılıç Sayfa:2
Atlasın Boş Sayfaları Görünmez Kentler’e Kronotopik Seyahat – Çağrı Öztürk Sayfa:4
Çağrı Öztürk, “Atlasın Boş Sayfaları: Görünmez Kentler’e Kronotopik Seyahat” başlıklı yazısında Calvino’nun kurmaca kentlerini sadece coğrafi değil, aynı zamanda hafıza ve hayal sınırlarını zorlayan poetik mekânlar olarak değerlendiriyor ve Bahtin’in kronotop kavramından hareketle Zaira, Valdrada, Eutropia, Maurilia ve Adelma’da mekân ve zamanın nasıl birlikte temsil edildiğini inceliyor. Her kenti hem geçmişin katmanlarını hem de düş ve arzunun yansımalarını taşıyan bir anlam koridoru olarak okumayı öneren Öztürk’e göre mekân anıların, düşlerin ve olasılıkların içine gömülmüş bir atlas işlevi görüyor.
Labirentin İçinden Konuşmak: James Joyce’ta Kronotopik Yersizliğin İmgesi – Ahmet Bozkurt Sayfa:9
Ahmet Bozkurt, “Labirentin İçinden Konuşmak: James Joyce’ta Kronotopik Yersizliğin İmgesi” başlıklı yazısında Dublinliler’de zaman ve mekânın iç içe geçtiği kronotopik yapıyı inceliyor. Bozkurt’a göre Joyce’un kronotopik evreni modern bilincin sıkışmasını, hafızanın mekâna nakşedilişini ve içsel çatışmaların görünürleşmesini sağlıyor. Merdivenler, koridorlar, kapılar ve salonlar karakterler için geçiş mekânı olmaktan çıkıyor, zamanın donduğu, kararların askıya alındığı ve varoluşsal tereddütlerin yoğunlaştığı modern bir trajedi sahnesine, bir labirente dönüşüyor.
Kronotop’a Derkenar: Süre Uzam – Ozan Öztepe Sayfa:14
Ozan Öztepe, “Kronotop’a Derkenar: Süre-Uzam” başlıklı yazısında kronotop kavramı aracılığıyla edebî metinlerde zaman ve mekânın çakıştığını, bu sayede olayların ve yaşantıların görünür ve aktarılabilir hale geldiğini vurguluyor. Henri Lefebvre’nin mekânın toplumsal üretimi ve Bergson’un süre kavramı üzerinden zamanın algısal ve öznel boyutunu ele alıyor, böylece kronotop fiziksel mekân ve kronolojik zaman olmanın ötesinde insanın algısı ve varoluşu ile bağlantılı bir nitelik kazanıyor.
Çocukluğa Pencere “Bıçkın Melek ve Küçük Önemsiz Bir Kayboluş” – Meltem Terzioğlu Sayfa:18
Meltem Terzioğlu, “Çocukluğa Pencere” başlıklı yazısında Jale Sancak’ın “Bıçkın Melek ve Küçük Önemsiz Bir Kayboluş” adlı öyküsünü Bahtin’in kronotop ve karnaval kavramları bağlamında inceliyor. Kurmaca karakterlerin kendi iç dünyalarıyla karşılaşmalarının mekânsal ve zamansal düzlemde nasıl temsil edildiği üzerinde duruyor.
Eve Dönmek – İlkay Noylan Sayfa:22
İlkay Noylan, “Eve Dönmek” başlıklı yazısında zaman, mekân ve belleğin birbirine kenetlendiği bir kronotop perspektifiyle içsel anavatanın ve aidiyet duygusunun önemini tartışıyor. “Çocukluğa dönme arzusu yalnızca nostaljik bir eğilim değil, varoluşsal bir ihtiyaçtır,” diyor ve çocukluk mekânlarının öznel deneyim aracılığıyla fiziksel alan olmaktan çıkıp ruhsal bir haritaya dönüştüğünü belirtiyor.
Bedri Rahmi Eyüboğlu: Rengin, Sözün ve Motifin Peşinde – Güven Baykan Sayfa:26
“Bedri Rahmi’nin yapıtı erken Cumhuriyet’in idealizmini, Anadolu’nun modernleşme sürecindeki kırılmaları, şehir-taşra gerilimini, sınıfsal eşitsizlikleri de içeren geniş bir arka plan sunar. Yine de onun tavrını diğerlerinden ayıran, bu tarihsel katmanların içinden geçen insana dönük sıcak bakıştır.”
Tiyatro Sanatı: “Meçhul Paşa” – Mehmet Konuk Sayfa:30
“‘Meçhul Paşa’ seyirciye bir tarih dersi değil, tarihsel bilincin nasıl yaşatılabileceğine dair bir gösterim sunuyor. Yine bu sayede oyun, izleyenlerin pasif bir gözlemci olmasını reddediyor; duyguyu tetikleyip ardından düşünceyi çağırıyor.”
Resim Sanatı: Hayati Misman ile Söyleşi – Ege Işık Özatay Sayfa:34
“Sanatın geleceği, teknolojinin ya da piyasanın değil, samimiyetin, özgürlüğün ve insanı derinden kavrayan bir duyarlılığın omuzlarında yükselecek.”
Siloam Havuzu (Şiir) – Yücel Kayıran Sayfa:37
İzdüşümler (3): Göçebe – Ahmet Önel Sayfa:38
“Aidiyet neyin güvencesi? Bedenin çürümesini durdurmuyor belki ama geciktiriyor. Hızla eskimiyorsun belki ama yavaşça yok oluyorsun. Uzaktaki bir bacadan tüten dumana saklanmış mesajda hep aynı çağrı gizli. Yenilen durmaksızın! Keşfettiğin her yeni ülkede yeni bir odacığın kapısını aralayacaksın.”
Kendi Adını Çağıran Şiir (Şiir) – Soner Demirbaş Sayfa:39
Çocukların Yalvaç Abisi – Lütfi Özgünaydın Sayfa:40
“Yalvaç Ural, çocukların “Yalvaç Abi”si… Fotoğraflarını çekmeden önce uzunca sohbetler ettik. Sanat onun ruhunda var. Duygusal derinliği, sanatın birçok dalı içinde yer almasından geliyor. Birçok yazar gibi o da önce şiirler yazmış. Ancak onda özel bir yaklaşım daha var: Müzikle uğraşmış, bir enstrüman çalmış, sahnelerde yer almış.”
Uzaklara Mektup (Şiir) – Kadir Aydemir Sayfa:41
Seslerin (Öykü) – Duygu Terim Sayfa:42
Ağzımdaki Uçurum (Şiir) – Zeynep Tuğçe Karadağ Sayfa:45
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (24) – Murat Batmankaya Sayfa:46
“Bugün sahip olduğumuz klasik eserlerin çoğunun tesadüfen hayatta kaldığını biliyor muydunuz? Örneğin: Aristoteles’in kitaplarının büyük kısmı kayboldu. Bugün sadece %20’sine sahibiz. Sappho’nun şiirleri, ortaçağ keşişleri tarafından parşömen eksikliği nedeniyle silindi ve üzerine dua yazıldı. Mayaların yazılı kaynakları, İspanyol fatihler tarafından “şeytani” bulunduğu için yakıldı.”
O Dağ Boşa Gitti (Şiir) – Yasemin Çargıt Sayfa:50
Gazetecilik ve Aktivizm: Mona Eltahawy ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:51
“Benim için feminizmin tanımı eşitlik değildir; eşitlikten çok daha büyük bir şey istiyorum. Genellikle şöyle derim: Eşitlik, özgür olmayan erkeklerle eşit olmak demektir. Bence dünyadaki erkeklerin –cisgender erkeklerin– büyük çoğunluğu özgür değil. Erkekler özgür olduklarını sanıyorlar. Ataerki onlara özgür oldukları yanılsamasını veriyor; tabii ataerkinin baskılarıyla işbirliği yaptıkları sürece. Özgür olmayan biriyle eşit olmak istemiyorum. Çok daha büyük bir şey istiyorum: Özgürleşme. Feminizm benim için ataerkili yıkarak özgürleşmektir.”
“Düşkıran Ülkede” Bir Şair: Enver Ercan – Aytuğ Tolu Sayfa:60
“Enver Ercan ilk şiirlerinde temellerini attığı toplumsal izlekleri sonraki kitaplarında sloganlardan ve klişe kullanımlardan kurtararak yeniden üretip içeriği estetikle beslemiştir. Mizah, ironi, parodi kullanımı onun şiir dilinin en dikkat çekici yönlerinden biridir. Sosyal sorunlarla bu poetik yöntemle mücadele ederken günlük konuşma dilinin imkânlarından yararlanmıştır. Kitaplarının adlarında geçen dilsel sinestezinin özgün örneklerini birçok şiirinde kullanmıştır.”
Bir Şeye Bağlanmak İçin (Şiir) – A. Afrail Gök Sayfa:65
Yankı (Öykü) – Feyza Kartopu Sayfa:66
Çağdaş Gerçekçiliğin İzinde, Polisiyeler Arasında – Mustafa Bayram Mısır Sayfa:70
“Polisiye roman yalnızca suçun çözümüne odaklanan bir tür değil, modern kapitalist toplumun çelişkilerinin, kırılmalarının ve bireyin bu çatlaklardaki konumunun açığa çıkarıldığı bir bilgi üretim alanı olarak da okunabilir. Özellikle modern kentin gelişimiyle birlikte polisiye roman bir tür olarak suçun çözümünün ötesine geçip kent kültürünün, bürokratik iktidarın ve sınıfsal çelişkilerin görünür kılındığı bir epistemolojik alan haline gelir. Bu bağlamda polisiye roman, Adorno’nun kültür endüstrisi eleştirisinde ortaya koyduğu gibi hem gerçeği açığa çıkarma hem de onu yeniden gizleme potansiyelini aynı anda taşır.”
Orhan Veli İçin Bir Not – M. Şeref Özsoy Sayfa:76
“15 Ekim 1939 tarihli Varlık dergisinde yayımlanan “Lâkırdılarım” şiiri gerçekten Orhan Veli’nin Bütün Şiirleri’nde yoktur; Varlık Yayınları’nın sonraki baskılarına da girmediğinden yola çıkarak mektubun Yaşar Nabi’ye ulaşmadığını zannediyorum.”
Anna Karenina ve Aşkta Üçgen İlişki Diyalektiği – Tahir M. Ceylan Sayfa:80
“Otto Fenichel şöyle der: (Nesneye) verilen değer, (öznenin) kendi doyumunu olanaksız kılacak biçimde ileri gittiğinde aşktan söz edilebilir. Anna için de aynı şeyi söyleyebiliriz, kendi öznesi için Vronski nesnesinden aldığı doyum, alamadığı doyuma göre o kadar geri kalmıştı ki, bu dengesizliğin sürdürülmesi kendisi için imkânsız hale gelmiş, buna rağmen ilişki sürmüştü, dolayısıyla Anna’nın Vronski’ye duyduğu, katlanılamayacak hale gelmesine rağmen süren büyük bir aşktan başka bir şey değildi.”
Müzecilik: Pauline Benthede ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:87
“Müze, sanatçı, sanat eserleri ve ziyaretçiler bir araya geldiğinde hepimizden daha büyük bir şey doğuyor.”
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:90
“Yabancı sözcükleri kendi sözcüklerimizden daha incelikli, daha müzikli, daha albenili görüyoruz. Türkçe karşılıkları varken yabancı sözcük kullanıyoruz. Ancak bugünkü durum dünkünden epeyce farklı. Halkın dilinde korunmuş temiz bir Türkçe yok. Herkes okuma yazma biliyor; herkes okuyor, dinliyor, izliyor; dolayısıyla herkesin dili aynı anda kirleniyor. Halkın dili saflığını, temizliğini korumuyor artık.”
Rüzgâr Odası – Yavuz Özdem Sayfa:92
“Belki de bazı imgeler, gerçeklerden daha gerçek, hafızadan daha kalıcıdır.”
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:94
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:96
Dolanık (Şiir) – Mehmet Özkan Sayfa:97
Mineli Yeşil Kutu (Öykü) – Münevver Antczak Sayfa:98
Suskun Münacaat (Şiir) – H. İzzet Aziz Sayfa:100
Kitaplar Arasında Sayfa:101
“Mumlar Sonuna Kadar Yanar” / Sandor Marai – Ayşe Nur Biçer Sayfa:101
“Bu kurguda yazarın general karakteri vasıtasıyla etrafında dolaştığı düşüncelerden biri; generalin annesinin, dostunun ve eşinin kendisinden “başka türlü” olmasıdır. Bu “başka türlülük” yaşamda o kadar temel bir noktada durur ki, general, sınıf farklılıkları, dünya görüşleri ve güç ilişkilerinin bütün nüanslarının sadece bu başka türlülüğünün çeşitlemeleri olduğuna inanır. Tam bu noktada okura, yaratıcı yani sanatçı personanın doğuştan gelen bir öz sonucu ortaya çıktığı fikri sezdirilir. Çünkü bunu tercih etmemişlerdir. Hem benzerlerin hem de karşıtların aynı anda bulunduğu o salon, hepsinin mizaçlarını keşfettikleri yegâne mekândır.”
“Kaybolduğum Şehirler” / Neşe Koçak – Yavuz Sezer Oğuzhan Sayfa:103
“Yazar, mekânı yalnızca arka plan olarak kullanmaktan kaçınırken rüyalar, antik kalıntılar, köprüler, çarşılar okuyucunun iç dünyasını harekete geçiren sembollere dönüşüyor. Bu yönüyle kitap, bir seyahat metni olmaktan çıkıp bellek, bilinçdışı ve mitolojinin birlikte aktığı şiirsel bir anlatıya dönüşüyor.”
Esmahan Devran İnci ile “Çemberi Kıran” Üzerine Söyleşi – Aynur Turan Sayfa:104
“Her neslin kendinden öncekini nefretle kınamasına rağmen o döngüye girişi ve döngüden kurtuluşun nasıl olacağı üzerine şekillendi roman.”
“Camus Dansı” / Altar Kaplan – Nilgün Tutal Sayfa:106
“Altar Kaplan’ın eserleri insan ruhunu müze gibi kurgular. İnsan, geçmiş ve şimdide bir geleceğe yönelmesi muhtemel bir hafızadır. Geçmiş ve şimdi iç içe geçer. Şimdi/geçmiş ile kurgu/belge/gerçek arasında birbirini besleyen ilişki, Kaplan’ın tüm romanlarının ortak özelliklerinden biridir. Romanlarında tarihsel bilgiler, acılar, yıkımlar, mitler, inanışlar, kadim bilgiler ile kişisel yaşamlar ve duygulanışlar insan varlığının ortak bölenlerinde karşılaşırlar.”
Engin Kükrer ile “Kulübedekiler” Üzerine Söyleşi – Burçin Laçin Altay Sayfa:108
“Zulme ve haksızlığa uğrayan dezavantajlı gruplar öykülerimin ana omurgasını oluşturuyor.”
“Sisli Gece” / Adil İzci – Rüstem Kurtoğlu Sayfa:110
“Adil İzci, Sisli Gece ile öykücülük tutkusunu, coşkuyla, sevgiyle sürdürüyor; öyküyle iç içe yaşamanın yazınsal sınavlarını bir bir veriyor. Bu küçümencik kitapta, iyi ki yazılmış dediğim, okumalara doyamadığım öyküler var. İzleklerine öteden beri ilgi duyduğum kimi öyküler üzerine yaptığım değerlendirmelerimi, okuma izlenimlerimi öyküseverlerle paylaşıyorum.”
“Seri Katiller” / Fikret Topallı – Ali Bulunmaz Sayfa:112
“Topallı, nedenler ve sonuçlar bağlamında katillerin profilini ortaya koyarken soruşturma ve mahkeme süreçlerini de anlatımına dahil ederek çalışmasının polisiye ve adlî kayıt tarafını da güçlendiriyor.”
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI