|
|
EYLÜL 2025
|

Varlık Online Satış |
|
Çizgiyorum – Melike Kılıç |
Sayfa:2 |
|
|
|
Aynanın İki Yüzünde Attilâ İlhan – Bâki Ayhan Asiltürk |
Sayfa:4 |
Varlık’ın Eylül sayısının dosya konusu, “Hangi Attilâ İlhan”. Dosyamıza katkıda bulunan isimler ise Bâki Ayhan Asiltürk, Selçuk Orhan, Haluk Öner, Yakup Çelik.
Bâki Ayhan Asiltürk, “Aynanın İki Yüzünde Attilâ İlhan” başlıklı yazısında bir şairin edebiyat adamına dönüşme serüvenini anlatıyor. Siyasetten sosyolojiye, sinemadan cinselliğe, kültürden modernleşmeye hemen her alanda fikir yürüten Attilâ İlhan’ın şiir de nesir de yazsa kalemine hep aynı şişeden mürekkep çektiğini vurguluyor; şiirleri, denemeleri, siyasi ve edebî eleştirileri, romanları, senaryoları arasındaki bağı ortaya koyuyor.
|
|
|
Fena Halde Roman – Selçuk Orhan |
Sayfa:7 |
Selçuk Orhan, “Fena Halde Roman” başlıklı yazısında Attilâ İlhan romancılığının anlaşılmasını sağlayacak temel unsurları tartışıyor. Kurmacada kendine özgü bir toplumcu gerçekçi üslup yaratan Attilâ İlhan’ın köy gerçekçiliğiyle mücadelesini, edebiyatta kent gerçeğini inşa etme çabasını, düzyazıdaki imgeciliğini, tarihsel tezle roman karakterlerinin iç dünyasını birleştiren üslubunu inceliyor ve onun hangi konularda neden yanlış anlaşıldığı üzerinde duruyor. |
|
|
Şairin Niyeti - Okurun Merakı – Haluk Öner |
Sayfa:12 |
Haluk Öner, “Şairin Niyeti - Okurun Merakı” başlıklı yazısında Attilâ İlhan’ın Sisler Bulvarı (1954) kitabının 1981 yılındaki baskısına ekleyerek başladığı ve bu tarihten sonra diğer tüm şiir kitaplarına koyduğu “Meraklısı İçin Notlar”ı inceliyor. Şairin kendi poetikasına, şiirlerinin yazılma serüvenine ve tarihsel perspektifine ilişkin sözlerinin okur tarafından nasıl yorumlanacağını, iki kutup arasında oluşan eleştirel okuma alanını sorguluyor. |
|
|
Attilâ İlhan’ın Şiir Serüveninde Halk Edebiyatı – Yakup Çelik |
Sayfa:18 |
Dosyamızın son yazısında Yakup Çelik, yazmaya başladığı ilk yıllardan itibaren Türk şiirinin geleneksel formlarından yararlanan “Attilâ İlhan’ın Şiir Serüveninde Halk Edebiyatı”nın rolünü söyleyiş özellikleri ve temalar çerçevesinde inceliyor. |
|
|
Pınar Kür’ün Öykülerinde Bir Apartman Değil, Yitip Giden Bir Dünya – Çiğdem Ülker |
Sayfa:22 |
“Pınar Kür eski bir İstanbul apartmanına Yakup Kadri’nin ‘Kiralık Konak’a yüklediği kadar, hatta belki daha fazla anlam yükler. ‘Bir Deli Ağaç’ın beş öyküsü de, ‘Akışı Olmayan Sular’ın öyküleri de bu apartmanda açılır. Metinlerin temel motifi de, karakterleri oluşturan ögelerin en önemlisi de bu apartmandır.” |
|
|
Sınırda Bedenler: Göçmen/Mülteci Çocuklar, Sessizlik ve Çaresizlik Sendromu – Zehra Betül Yazıcı |
Sayfa:26 |
“Her göç ya da daha doğrusu mülteci hikâyesi, bedenin nerede durabileceğini ve nerede duramayacağını belirleyen görünmez çizgilere çarpar ve parçalanır. Göç, yalnızca coğrafyaların aşılması demek değildir, bedenlerin ve hareketlerin de sınırı ile birlikte tanımlanması gereken bir olgudur. Bir insanın koşması, konuşması, bakması; hepsi artık sınır kontrolünden geçmek zorundadır. Göç olayına, devletlerin belirlediği önce sanal sonra da tel örgülü ve mayınlı sınırlar yol açar; bedenin hareketinin nerede başlayıp nerede sona ereceği bu hayalî çizgilerle belirlenir. Göç bir hareket gibi görünmekle ya da algılanmakla birlikte aslında bedenlerin ve hareketlerin sınırıdır.” |
|
|
Sinek (Öykü) – Beyhan Keçeli |
Sayfa:30 |
|
|
|
Bir Anlatamama Deneyimi: Birhan Keskin ve Roland Barthes Arasında – Ruteba Doğan |
Sayfa:34 |
“Roland Barthes’ın ‘âşık özne’ kavramı, Birhan Keskin’in ‘Kışın Bana Yaptıkları III’ şiirindeki öznenin söylemi ile birlikte okunduğunda, aşk, anlatılamayan bir deneyimdir. Aşk, anlam üretiminden çok, öznenin kendine dair çözülüşüyle ilgilidir.” |
|
|
Siyah İçin Senfonik Soluk (Şiir) – Celâl Soycan |
Sayfa:37 |
|
|
|
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler |
Sayfa:38 |
“Türkçeyi Türk dizilerinden öğrenenler olduğunu biliyordum da nasıl bir Türkçe öğrendiklerini pek düşünmemişim. Türkiye’de bütün şaşma, beğenme, irkilme, hayran olma ünlemleri yerine ‘Oha!’ dendiğini sanıyor ve öyle diyorlarmış. Bir yere girerken ellerini göğüslerine koyup ‘Destur var mı?’ diye sormalarından hangi kanalları izledikleri de anlaşılıyor.” |
|
|
Nihayet (Şiir) – Betül Dünder |
Sayfa:40 |
|
|
|
Müzik Sanatı: İdil Biret ile Söyleşi – Fatma Berber |
Sayfa:41 |
“Notaların anlamı değişmiyor belki ama her defasında başka ipuçları sunuyor. Bir eseri tek-rar tekrar çalmak, aynı kelimeleri bambaşka bir cümle içinde yeniden duymak gibi. Her dinleyişte her icrada yeni bir katman, yeni bir nefes buluyorsunuz. Çünkü hiçbir eser tek bir anlamla sınırlı değildir.” |
|
|
Dalga Boyumu Yükseltiyorum (Şiir) – Gülce Başer |
Sayfa:45 |
|
|
|
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (22) – Murat Batmankaya |
Sayfa:46 |
“Yalnız bizde değil, dünyanın hemen hemen her yerinde eser değil, yazar (yahut onun imajı) okunur. Hadi ifadeyi biraz yumuşatayım: Eserin okur tarafından iltifat görmesinde çoğu kere edebiyat dışı faktörler rol oynar. Küçük bir örnek: ‘Harry Potter’ serisinin yazarı J.K. Rowling, serinin sona ermesinden sonra bir polisiye roman yazmaya karar verir. Ancak bu kez eseri farklı bir isimle yayımlamak ister. ‘The Cuckoo’s Calling’ (2013) adlı romanını Robert Galbraith takma adıyla yayımlar. İlk birkaç ayda kitap yalnızca 1500 adet satılır. Eleştirmenler romanın kalitesini övmüş olsa da, satışlar oldukça düşük seviyede kalır.” |
|
|
İki İki Daha... (Öykü) – İlke Özgen Köleli |
Sayfa:51 |
|
|
|
Mukavemet (Şiir) – Burak Demiryakan |
Sayfa:53 |
|
|
|
‘O’ İmkânsız Mesafe – Ali Özgür Özkarcı |
Sayfa:54 |
“Ferit Edgü’nün ilk öykülerindeki Bodleryen hava bir nevi varoluşsal krizden öte, çürümüşlüğün resmedilişi çerçevesine oturuyordu. Gayet Batılı, gayet endişeli öykülerdi bunlar. Ne flanördür karşımızdaki ne de aylak. Ferit Edgü bu ikisinden de olmayan ‘şey-lerin’ içinde ara bölgeleri ve gri alanları keşfetmiştir. Onun karakterleri ya sürgünlüğe hüküm giymişlerdir ya da felaketleriyle beliren o ince çizgide yürüyen ‘oluşun’ hemen sınırındadırlar.” |
|
|
Hamlet, Eliot ve Pembe Dizi Okuru – Bülent Ayyıldız |
Sayfa:58 |
“Hamlet’in kararsızlığının bir yere varmamasının dışında Eliot’ın eleştirdiği diğer nokta, Hamlet karakterinin piyesin önüne geçmesidir; eleştirmenler oyunun bütününe bakmayıp, deliliği bahane eden Hamlet’in her şeyine tahammül göstermiştir. Farklı açıdan benzer bir eleştiriyi Terry Eagleton da yapar. Eagleton edebiyatın yazıya dayalı bir sanat olduğunu vurgular. Başarıyla ve incelikli işlenmiş karakterler de bir metnin edebîliğine katkıda bu-lunur, ancak ‘ne söylediği nasıl söylediğine dayanan’ metinler ‘edebiyat’a daha yakındır.” |
|
|
Dünyanın İlk Oya Müzesi: İmren Erşen ile Söyleşi – Mine Bican |
Sayfa:62 |
“Oya kültürel kimliğimizi örnekleyen özgün bir halk sanatıdır.” |
|
|
Kapanış Sergileri (1) – Hıdır Eligüzel |
Sayfa:67 |
“Pera’da Kairos Gallery, Halil Petük’ün ‘Susmuşlar Bahçesi’ adlı solo sergisini; Kasımpaşa’da Labirent Sanat, Selman Akıl küratörlüğünde ‘Doğal Paradokslar’ karma sergisini sanatseverlerin değerlendirmesine sunuyor. ‘Susmuşlar Bahçesi’ ile ‘Doğal Paradokslar’ arasında doğa ve doğa nesneleri üzerinden bir bağ kurulabileceğini düşü-nüyorum.” |
|
|
“Karamazovlar”ı Okumak, Dostoyevski’yi Anlamak – Tahir M. Ceylan |
Sayfa:72 |
“Dostoyevski’nin sadece edebî yeteneği yoktu, Freud’un bile kafasını açacak biçimde yazdıklarıyla ortaya çıkmış olan psikolojik bir içgörüsü de vardı. Freud’un ‘Karamazov Kardeşler’i okuyup, ‘Dostoyevski olmasaydı psikanaliz ortaya çıkmak için bir süre daha beklemek zorunda kalırdı’ demesinden bunu açık biçimde anlıyoruz.” |
|
|
Hikâyeden Hikâyeye Adnan Özyalçıner – Lütfi Özgünaydın |
Sayfa:82 |
“Adnan Özyalçıner’in öykülerini Anadolu’da keşfetmiştim. Kısmet oldu, şimdi en yakın arkadaşlarımdan birisi oldu. Onunla izleyici huzurunda söyleşiler yaptım. Ne zaman buluşsak derinliğine sohbetler ederiz. Çok sevdiğim, saydığım bir büyüğümdür. Edebiyatın çınarlarından birisidir.” |
|
|
Rüzgâr Odası – Yavuz Özdem |
Sayfa:84 |
“Türkçede olmayan köklerle veya eklerle uydurulmuş (düzey, görev onay, özet, uyruk, yörünge…) yüzlerce, binlerce ‘uydurca’ kelimenin varlığından haberliyiz. Buna karşılık ‘tilcik’ (kelime), ‘assığlanmak’ (fayda) türünden uydurulan ve fakat tutunamayan kelime mezarlığından da dem vurabiliriz. Netice itibarıyla bunların uydurma veya yapma olmaları durumu değiştirmiyor. Zira (yeni) kelimelerin dilde tutunma meselesi sandığımızın çok ötesinde karmaşık bir meseledir.” |
|
|
İtalyan Dili ve Edebiyatı Nasıl Anlatılır: Nevin Özkan Speelman ile Söyleşi – Mine Bican |
Sayfa:86 |
“Gerçek bir kültür dili bilmenin verdiği duygu bambaşka oluyor.” |
|
|
Elhamdülillah (Hallelujah) (Şiir) – Leonard Cohen |
Sayfa:88 |
|
|
|
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel |
Sayfa:89 |
|
|
|
Bir Kırlangıç Göğü Delen Son Süratini Taşır (Şiir) – Musa Kara |
Sayfa:90 |
|
|
|
Kül Bahçesi (Şiir) – Selda Erşahin |
Sayfa:91 |
|
|
|
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak |
Sayfa:92 |
|
|
|
Mazı Dağı (Öykü) – Sema Öztürk |
Sayfa:94 |
|
|
|
Unutulmuş Bir Mavi (Şiir) – Aydın Demir |
Sayfa:96 |
|
|
|
Kitaplar Arasında |
Sayfa:97 |
|
|
|
“Sonuna Yetiştiğim Şarkılar” / Hüseyin Köse – Şeref Bilsel |
Sayfa:97 |
“Sadece şiirleriyle değil, özgün bir üslûpla kaleme aldığı geniş zamanlı denemeleriyle de öne çıkan bir şair Hüseyin Köse. Bu son kitabı oldukça sert imgelerle yüklü; hatıralar, hatırlayışlar etrafında kabaran bir hesaplaşma, yüzleşme kitabı. Kimi mekânlar yolumuzu kesiyor kitap boyunca. Şehirler, semtler…” |
|
|
“Erkek Dutların Gölgesinde” / Ali Özgür Özkarcı – Orhan Emre |
Sayfa:99 |
“Ali Özgür Özkarcı’nın ilk romanı, insanlığın düzeltilemeyen yanılgısı olan mülkiyet ve siyaset bağlamında, adaleti sorguluyor. Mülkiyet, siyaset ve adalet arasındaki savaşta adalet egemenlerin koruyucu zırhı haline gelir! Böylelikle anlaşılması en zor kavramlardan biri olan adalet bir kez daha mülkiyet ve siyaset karşısında çaresiz kalır. Bu çaresizliğin getirdiği en vahim durumsa kimin nereyi mülk edineceğine ve daha da mühimi nerede nasıl yaşayacağına (yaşam hakkına) egemen gücün karar vermesi. Bu mekanizmanın olağan sonucu ise yaşam ve mülkiyet hakkına yapılan tecavüze, Jean Baudrillard’ın ifadesiyle, ‘reklam filmi’ gibi bakılması.” |
|
|
“Sen Neredeysen Oraya” / Nihat Ziyalan – Ozan Öztepe |
Sayfa:100 |
“Poiesis / mimesis ikileminde Ziyalan’ın tercihi var olanı yansıtma yönünde belirginleşiyor. Şiirindeki mimetik yaklaşım bir taraftan anlatılarını gündelik yaşamla özdeşleştirirken, bir taraftan da aşırı imge kullanımından sakınma sebebi oluyor. Tercih ettiği yalın dil; özneyi, nesneyi ve mekânı var oldukları haliyle açığa çıkarıyor.” |
|
|
“Hayatımızın En Uzun Kışı” / Dilek Karaaslan – Gaye Keskin |
Sayfa:102 |
“Dilek Karaaslan, öykülerinde yurdundan sürülenlere ya da yurdunda ‘öteki’ olmuş insanlara değinerek insani eşitsizliği merkeze alıyor ve evrensel ahlak kurallarını hatırlatıyor. Üstelik bunu çoğu öyküde gerçeği muallaklaştırarak yaptığı için bize çoğunlukla şu soruyu sorduruyor: Okuduğum kimin hikâyesiydi?” |
|
|
“Talihsiz Anjel Hala ve Edirne Kuşatması Günleri” / İzel Rozental – Didem Ünal Demir |
Sayfa:104 |
“Kaleminin çizmek kadar yazmaya da yatkın oluşuyla tanınan sanatçı İzel Rozental, ‘Talihsiz Anjel Hala ve Edirne Kuşatması Günleri’ ile okur karşısına çıktı. Bu çalışmayı dikkat çekici kılan ise tarihî belgeleri değerlendirme konusunda getirdiği ‘grafik roman’ yaklaşımı. Bu kitapta birbirinden kıymetli iki şey var: Birinci ağızdan savaş tanıklığı ve Rozental eliyle bu tanıklık belgelerinin günümüze dipdiri ulaşması.” |
|
|
Türkân Yeşilyurt ile “Fahri” Üzerine Söyleşi – Nazlı Memiş Baytimur |
Sayfa:106 |
“Yeni bir dil kullanmadan, yeni bir biçim oluşturmadan farklı duygular, farklı düşünceler ortaya konamaz.” |
|
|
“Peynir” / Berrin Bal Onur - Neşe Aksoy Biber – Hande Kayhan |
Sayfa:108 |
“‘Peynirin hikâyesi ve peynirin yolculuğu’ bölümünde uygarlıkların beşiği Mezopotamya’nın ve Bereketli Hilal’in kuzeyini oluşturan Anadolu’nun sütün peynire ilk kez dönüştüğü topraklar olduğu bilgisi paylaşılıyor. Yüzyıllar arası bir zaman yolculuğuna çıkarak, bu bölümde peynirin geçirdiği değişikliğe daha infografik bir tablo üzerinden bakıyoruz.” |
|
|
Aysen Ritzauer ile “Sözün Değişimi” Üzerine Söyleşi – Metin Turan |
Sayfa:110 |
“Bu fotoğraf albümü, Bilge Karasu’ya duyduğum derin saygı-sevgi ve onun üzerimdeki etkisinin bir yansımasıdır.” |
|
|
“Lirya” – “Diluvium” / Harun Atak – Altay Ömer Erdoğan |
Sayfa:112 |
“Harun Atak, sekiz yıl aradan sonra iki şiir kitabıyla çıktı geldi: ‘Lirya’ ve ‘Diluvium’. Bu kitaplardan ilki ‘Lirya’, ‘Şarkılar Ülkesi’nden şarkı olmaya eğimli şiirler ya da şiir olmaya uyaklı şarkılar olarak tanımlayabileceğimiz bir toplamı ifade ediyor. Aşkın, ayrılığın, kayboluşun ve arayışın şiirlerinden oluşan bu toplam, okura kapısını ‘Ancak aklının atlarını rüzgâra bırakanlar varabilir bu gize’ söylemiyle açıyor.” |
|
|
|
|
|
|