Varlık Yayınevi
 
   
 
 
   
Anasayfa Tarihçe Varlık Dergisi Kitaplar İletişim Yardım
Yaşar Nabi Nayır
Varlık Ne İçin Çıkıyor
Varlık İçin Ne Dediler
Künye
Varlık'ta Bu ay
Varlık Dergisi İçeriği
Abonelik
Yaşar Nabi Nayır Ödülleri
Varlık Dergisi 'eurozine' üyesidir

MAYIS 2025



Varlık Online Satış
Çizgiyorum – Özge Ekmekçioğlu Sayfa:2
Küresel Kültürel Akışlar ve Platform Kapitalizminde Popüler Kültür Ürünlerinin Geleceği –Mutlu Binark Sayfa:4
Mutlu Binark, “Küresel Kültürel Akışlar ve Platform Kapitalizminde Popüler Kültür Ürünlerinin Geleceği” başlıklı yazısında “günümüzde Batılı ülkelerde ve Küresel Güney’in endüstrileşmiş toplumlarında popüler kültür üzerine akademik literatürün odağının” değiştiğini, yeni çalışma alanının yaratıcı endüstriler olduğunu vurguluyor. “Yaratıcı endüstriler ve ekonomiler söyleminin kültürel üretimi ve popüler kültürü ticari bir ürüne/değere ve devletin kültürel diplomasi uygulamasına indirgeyen bakış açısını” tartışmaya açıyor. Platform kapitalizminin kültürel üretim ve tüketim üzerindeki dönüştürücü rolünü ve algoritmik kürasyonun kültürel deneyimlerin “düzleşmesi”ne etkisini inceliyor, bu düzleşmeye karşı alınabilecek önlemleri sıralıyor.
Akçeli Hisler Çağı: Dijital Popüler Kültürde Yeni İlişkilenme Biçimleri ve Diğer Hayaletler – Hüseyin Köse Sayfa:9
Hüseyin Köse, “Dijital Popüler Kültürde Yeni İlişkilenme Biçimleri”ni gösteri toplumunun egemen deneyim ve algı kalıpları ile bir arada, “patolojik yakınlıklar” bağlamında değerlendiriyor. İlişkilerin meşruluk derecesini rağbet görmeye, görsel/cinsel cazibeye, arz-talep dengesinin sağlanması koşuluna bağlayan yaralayıcı etiği ve çağdaş medyatik popüler kültür retoriğinin toplumsal ilişkiler mimarisinde yol açtığı tahribatı edebiyat, sinema ve televizyondan örneklerle tartışıyor. “Love bombing” “zombieing”, “gosthing”, “benching”, vb. hâkim ilişkilenme biçimlerinin yaygınlık kazanmasında dijital medya kültürünün yarattığı baskın değer ve pratikleri Adorno’dan Debord’a uzanan geniş bir kuramsal perspektifte inceliyor.
Belirsizliğin Estetiği: Dijital Kültür Çağında Popüler Temsiliyetin Dönüşümü – Tuba Pırlant Yılmaz Sayfa:18
Tuba Pırlant Yılmaz, “Dijital Kültür Çağında Popüler Temsiliyetin Dönüşümü” başlıklı yazısında, “Belirsizlik yalnızca bir temsil meselesi değil, aynı zamanda ontolojik bir deneyimdir,” diyor ve “modern yaşamın parçalanmış, akışkan ve öngörülemez doğasını sanatsal bir prizma aracılığıyla yansıtarak bu karmaşıklıkla başa çıkmamıza yardımcı olan düşünsel araçlar sunan” belirsizlik estetiğini savunuyor. Breaking Bad, Fleabag ve BoJack Horseman gibi yapımlardaki ahlaki sınırları belirsizleşen karakterlerin kültürel anlamını çözümlüyor. Foucault, Baudrillard ve Derrida’nın teorik çerçevelerini kullanarak popüler anlatılardaki cinsiyet temsillerinin akışkanlığını ve doğrusal olmayan zamansal yapıları ele alıyor.
Zülfü Livaneli: “Mutluluk” ve Meleknaz – Lütfi Özgünaydın Sayfa:26
“İşte, Meleknaz’ın acısını yüreğimde hep hissettiğim bir gün, Zülfü Livaneli’ye objektifimden baktım. Hem söyleştik hem de fotoğraflarını çektim.”
Türkçe Günlükleri – Feyza Hepçilingirler Sayfa:30
“Çok ama çok kızmış birinin ‘Bana bak çocuk,’ diye başladığı sözü ‘benimle uğraşma’ diye bitirmesi doğaldır ama ‘benimle uğraşmak istemezsin’ diye tamamlaması yapmacıktır, yapaydır, sahtedir. Buram buram çeviri kokar ve bu çeviri sözler anadilinde sağlanan içtenliğin yerini asla tutamaz.”
Keşke Filozof Olsaydım! (Şiir) – Abdülkadir Budak Sayfa:32
Hayatı İdrak Teşebbüsleri: Yaralar ve Yamalar (18) – Murat Batmankaya Sayfa:34
“Güftesi Gonca Gül’e, bestesi ise Baki Duyarlar’a ait şarkının şu kısmı beni düşündürürdü: ‘Ben seni ellerin olsun diye mi sevdim’. ‘El’ değil de, ‘eller’ demesini, manidar bulurdum. Sevgilisine itimadı noksan galiba, derdim. Tek kişiyle yetinmeyeceğinden emin sanki, derdim. Güftedeki sesin erkek, hitap edilen öznenin de kadın olduğunu sanırdım. Sonra baktım, neredeyse hep kadınlar yorumlamış bu şarkıyı… Biraz daha araştırınca, Gonca Gül müstearını kullanan kişinin bir hayat kadını olduğunu öğrendim. Meğer ellerin olan, evlenme vaadiyle biriktirdiği tüm paraya çöken erkekmiş. Dahası: Evlenme hayalleri kuran Gonca Gül, bu hadise sonrasında, hayatın yüküne daha fazla katlanamayarak intihar etmiş. Bu bir rivayet midir bilmiyorum. Değildir de diyemiyorum. Ama eskisi kadar da öfkelenemiyorum sözlere.”
Alman Pastası (Öykü) – Şengül Can Sayfa:40
Kızılırmak (Şiir) – Hüseyin Ferhad Sayfa:43
Seramik Sanatı: Alev Ebüzziya Siesbye ile Söyleşi – Fatma Berber Sayfa:44
“Çalıştığınız çamurla olan ilişki insan ilişkisine benziyor! Birbirinizi iyi tanırsanız iyi bir dostluk kurulabiliyor.”
Devrimci Haceli Ağabeyin Ölümü (Şiir) – Yücel Kayıran Sayfa:48
Tarih, Travma ve Mehmet Atilla’nın Paramparça Romanları – Semiramis Yağcıoğlu Sayfa:49
“Mehmet Atilla içerik ve biçemi birbirini var eden, destekleyen unsurlar olarak kurguluyor. Onun romanlarında yüzey metinlerin parçalı oluşu, travmatik deneyimlerden geçmiş roman kahramanlarının psişik parçalanmasının bir yansımasıdır.”
Geç Kalma Saadeti (Şiir) – İsmail Cem Doğru Sayfa:55
Resim Sanatı: Emel Ezal ile Söyleşi – Hıdır Eligüzel Sayfa:56
“Beklentileri karşılamamaya özen gösteriyorum.”
Bile Yalan Bile Zalim (Şiir) – Arzu Cura Altunbulak Sayfa:59
Yarı Saydam Bir Tilki (Öykü) – Neşe Bakan Sayfa:60
Sayın Güçlü (Şiir) – Erdoğan Zümrütoğlu Sayfa:61
Orhan Alkaya ile Söyleşi – Şeref Bilsel Sayfa:62
“Şiir yazmayı bütün imkân alanları tüketilmeden anlamlı bulmuyorum.”
Orhan Alkaya’nın “Pâre”sinden Düşenler: Zeit, Geist ve Ötekiler – Engin Fırat Sayfa:67
“Orhan Alkaya, ‘Pare’de kendilik sorunsalına takılı kalmaz; birçok şiirinde kişilerarası ilişkiyi, eşduyumu ve toplumsal meseleleri de dert edinir. Bunu etik, vicdanî zorunluluk olarak görür. Nitekim Türkiye tarihinde kara leke olarak anımsanacak birçok hadiseyi trajik bir şekilde yansıtır.”
Çeviri Şairin Poetikasına Dahil! Can Alkor’da Şiir ve Çevirinin Ortak Yaşamı – Efe Murad Sayfa:73
“Alkor’un şairliği, şiir çevirilerinden beslenerek çok katmanlı bir estetik deneyim sunar. Pound’un bitmemiş ‘Kantolar’ına nihai bir bölüm eklemesi, Alkor’un hem şair olarak kendi sesini bulma arayışının hem de çevirinin şairin poetikasına nasıl dahil olduğunu kanıtlayan güçlü bir örnektir.”
Yeni Şiirler Arasında – Şeref Bilsel Sayfa:82
Yeni Öyküler Arasında – Jale Sancak Sayfa:84
Bir Amino Asit Kadar Bile Önemi Yok (Öykü) – Işın Güner Tuzcular Sayfa:86
Gece (Şiir) – Aleyna Mehmetoğlu Sayfa:87
Çürüyor, Çürüyorum (Öykü) – Başak Doğan Sayfa:88
Kalbimin Kırılma Sesi (Şiir) – Süleyman Berç Hacil Sayfa:89
Kitaplar Arasında Sayfa:91
Yavuz Özdem ile Söyleşi – Turgay Kantürk Sayfa:91
“Ateşi çalmak mı, zamanı çalmak mı? Bence zaman nasıl olsa bildiğini okuyacak; keşke ateşi çalabilseydik.”
“Kar Altındaki Gece” / Ralf Rothmann – Ali Bulunmaz Sayfa:94
“Helmut Lethen’in Almanya’da 1914-1945 arasını anlattığı Soğuk Temas başlıklı çalışmasında ilişki kurmakta zorlanan, kursa da bunu çekinerek veya keskin sınırlar çekerek yapabilen kişilere örnek oluşturuyor Rothmann’ın karakterleri. Örselenmiş ruhlarıyla, barıştan korkarak ve savaşa alışarak yaşarken daha fazla incinmemek için çaba sarf eden ve gerektiğinde yanlış olduğunu bilse de kendini koruma arzusuyla şartlara uygun davranan insanlar. Dolayısıyla bir çiftlikte bir kentte ve bir sığınakta yaşamak, var olmak ya da hayatta kalmak için yapılabileceklerin farkındalar. Bildikleri başka bir gerçek daha var: “Galiba insanlar savaşı bir kez yaşadı mı ömür boyu savaşta oluyor ve kaçmak zorunda kalanlar sonsuza dek köksüz yaşıyor.”
“Burada Ejderhalar Var” / Ayşegül Kopdagel – Sibel Mayo Sayfa:95
“Etkisinden çıkılmayan, uzun zaman hatırlanacak öyküler var kitapta. Burada özellikle üç öykünün üzerinde duracağım. İlki, ‘Yaralı Atlar Gibi Ölmeyi Bekliyoruz’. İki çocuk, bir köyde yaşlı bir yarış atının son anlarına tanıklık eder. Osman Amca, yaralanan Kopdagel adlı atını şehirde vurup gömmek yerine doğup büyüdüğü köyüne getirerek onunla birlikte bir tür yas, bağlılık ve onur yolculuğu yaşar. At, kamyonda ağır yaralı halde can çekişmektedir. Köylüler atı vurmayı teklif ederken Osman Amca buna direnir. At, sonunda acı içinde, henüz canlıyken konulduğu mezarın içinde can verir. Bu öykü katman katman açıldıkça, sadece bireysel değil, kolektif bilinçdışının da derinliklerine iniyor. Çok güçlü imgeler ve arketiplerle örülü. İnsanların kendi içinde barındırdığı şiddet, inkâr, umursamazlık bir hayvanın ölümüyle görünür hale geliyor. Öykü, kayıp ve yası çocukların gözünden gösterirken, aynı zamanda yetişkinlerin duygularla başedememe halini de ortaya koyuyor.”
Göktuğ Canbaba ile Söyleşi – Yankı Enki Sayfa:96
“Kaybettiklerimizi siyah kapılı bir odanın arkasına gizlemeyi ya da her sene gidilen bir kuyunun dibine atmayı tercih ediyorum. Okur da benimle birlikte gezinsin, sonuna kadar beklesin ve son geldiğinde oturup birlikte düşünelim istiyorum.”
“İkinci Yeni Neyimiz Olur?” / Haydar Ergülen – Cenk Gündoğdu Sayfa:99
“Haydar Ergülen, güncel siyasetin hemen her şeyi belirlediği ve canımızı acıttığı ülkemizde, kavganın tam ortasında, kutuplaşmanın X tepelerinde oklarıyla beklediği yerde, şairlerin sıcak dostluğunu hatırlatıyor ve bize de aynı sıcak dostluk ilişkilerini kurmayı teklif ediyor. İkinci Yeni dostları belki de bu köprünün ilk adımı olur.”
Onur Köybaşı ile Söyleşi – Cemal Nergiz Sayfa:101
Şiir de her şey gibi evrilen bi’şi. Benim şiirim de büyüdü ve her şeyi sokağa dökmeye başladı. Önceleri daha melankolik, biraz da kendi dramından keyif alan ama bir yandan da oyunbaz bir ritim yakalamaya çalışan bir şiirdi. Sonrasında çok şeyin farkına vardı şiirim; dolaptan çıktı ve kendine yeni elbiseler, ayakkabılar aldı. Kendi kırılganlığını gizlemeyi bırakıp etraf ne der diye düşünmemeyi öğrendi.
“Hafriyat” / Osman Özarslan – Gülhan Tuba Çelik Sayfa:103
Hafriyat, Osman Özarslan’ın ilk romanı. Tarih ve sosyoloji alanlarında uzmanlaşan akademisyen yazarın oldukça renkli bir sahası var. Özarslan’ın sosyal antropolojiden kırsal sosyolojiye, mitolojiden antik bezemelere, neo-liberal politikalardan folklora, siyaset tarihinden sinemaya uzanan birikimlerinin metne dahil ettiği yapıya şimdiden dikkat çekmek gerek. ‘Hafriyat’ı benim için özel kılan tam da bu çok-katmanlı yapısı oldu.”
Rüstem Kurtoğlu ile Söyleşi – Adil İzci Sayfa:106
“Yapılan her işten verim alınmak isteniyorsa, hem edebiyatın gücünden yararlanılmalı, hem de edebiyat hedeflenmelidir.”
“Bu Cenazeyi Bana Lütfeder misiniz?” / Didem Ünal Demir – Nilgün Çelik Sayfa:108
Didem Ünal Demir, karakterlerine can verirken temelde onların ruhsal durumlarıyla ilgileniyor. Kahramanların bugün verdiği tepkilerin aslında bir sonuç olduğunu, yaşananların bedende ve ruhta nasıl izler bıraktığını, denizdeki iz gibi büyüyerek çoğaldığını hatırlatıyor. Aslında bütün kahramanların hayatla ilişkisi ‘ait olma, onay görme, kabullenilme’ üzerine.”
Güler Kalem ile Söyleşi – Erdil Karstarlı Sayfa:110
“Kayıplar, soykırımlar, hep vahşetle anılacak tarihî vesikalar insanın temel sorunlarından biri olmak zorundadır.”
“Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir” / Barış Acar, Murat Alat, Rafet Arslan, Noit Banai, Süreyyya Evren, Onur Serdar – Barış Acar - Hüseyin Deniz Özcan Sayfa:112
“Neyini beğenemedin ismin? ‘Bir Muz Bazen Sadece Bir Muzdur!’ Tam sanatçının işine yakışır bir isim. Devamı biraz şüphe götürür sanki, ‘ve Tersi de Aynı Şekilde Geçerlidir’ ama kime ne. O, Komedyen’se, bize de Tuzsuz Deli Bekir derler. 999 bu, dile kolay. Değerlerimizi muhafaza etmeliyiz soysuz sanata karşı –bizde budur. Bir tane işi yok ki bu şarlatanın doğru düzgün olsun. Yok, balmumundan dizleri üstünde çocuk Hitler yapsın; yok, galeri sahibini kendi galerisinin duvarına yapıştırsın; yok, papanın üzerine meteor düşürsün... Hokkabazlık bütün işi. Bizim sanatımız yücedir. Karşısına geçip durunca sanatçının dehasını görürsün orada. Bir hiç olup o dehayla birlikte göğe ağmak istersin. Böyle soytarılıklarla sanatçı olunmaz. Ne diyor Noit yazısında; ‘Neoliberal bullshit!’ Tastamam öyle.”
Anasayfa   |   Tarihçe   |   Varlık Dergisi   |   Kitaplar   |   İletişim
Copyright © 2017 VARLIK YAYINLARI